Makale

Sağlıklı olmanın yolu sade yaşamdan geçiyor

Aidin Salih «Zamanımızın Lokman Hekimi» olarak anılıyor. Modern tıbbın uyguladığı ilaç tedavisi yerine oruç kürleriyle, açlıkla birçok hastalığın tedavi edilebileceğini ve doğal yöntemlerle sağlıklı yaşanabileceğini ifade eden Salih, raf ömrü olan hiçbir ürünü tasvip etmiyor. İnsanların sade bir yaşam sürmelerini teşvik ediyor. Bütün hastalıkların ise kimyasal maddelerden ve beslenme bozukluğundan kaynaklandığını belirtiyor. Salih, bize nasıl yaşanması gerektiğini anlattı.

Aidin Salih, Ukrayna asıllı Norveç vatandaşı ve 20 yıldır da Türkiye’de yaşıyor. 35 yıldır doğal yöntemlerle hastalıkları tedavi ediyor. Daha önce köy doktorluğu yapan Salih modern tıbbın bir yerde tıkandığını anlayınca biyolojiye merak salmış ve sonra da Müslüman olmuş. Müslüman olduktan sonra bazı şeyleri daha net anladığını söyleyen Salih; «Müslüman olmadan tam anlamıyla hayırlı bir iş yapmak imkânsız… Modern tıbbın ön gördüğü şey, tedavi haram ise kullanamayız. Hâlbuki ben Müslüman olduktan sonra haramı ve helali görmeye başladım» diyor. Biyoloji sayesinde araştırmalarını sadece bir doktor olarak değil, aynı zamanda biyolog olarak da yapma fırsatı bulmuş.

HELAL LOKMA OLMADAN ŞİFA OLMAZ

Kuran’ı baştan sona okuduğunu ve içinde yazılanları insanların uygulamaları gerektiğini söyleyen Salih, sağlıklı olmanın ve şifa bulmanın birinci kuralının ‘helal lokma’ yemek olduğunu belirtiyor. «Bir lokmanın, her bir besinin ve eşyanın kendi zikri vardır. Helal lokma olmadığı müddetçe Allah’ı zikretmez.» diyen Salih, insanların bunu bilerek yaşamaları gerektiğini ifade ediyor.

HASTALIĞI TEŞHİS ETMEK ÇOK KOLAY

Hastalığı teşhis etmenin çok kolay bir şey olduğunu söyleyen Salih, gelen hastaları muayene etmiyor. Hastalar, tahlilleri ve filmleriyle geliyor ancak Salih tahlil üzerinden teşhis koymuyor. Sadece hacamat yapmak için kan tahlili istiyor o kadar. Kişiye göre tedavi uygulanması için hastalar önce bir anket dolduruyor. Bu anket, hastanın nasıl dünyaya geldiği, tüp bebek olup olmadığı, normal mi yoksa sezeryan doğumlu mu olduğu, kaç ay anne sütü aldığı, anne sütü almadıysa onun yerine ne verildiği gibi birçok sorudan oluşuyor. Tedavinin şeklini bu sorulardan alınan cevaplar belirliyor. Sonra hangi ilaçları kullandığı, nasıl beslendiği tek tek inceleniyor.

TEDAVİ ETMİYORUZ YAŞAM REÇETESİ VERİYORUZ

Salih, kimseyi tedavi etmediğini, yaşam reçetesi verdiğini söylüyor. Bu reçeteyi uygulayanların sonuç alacağını, eksik uygulayanların ise fayda göremeyeceklerini ifade ediyor. Ayrıca reçeteyi uygulayan herkesin basiret sahibi olduğunu ve özellikle iç huzuru sağladığını da anlatıyor. «Allah her şeyi kitabında yazmış biz sadece insanlara hatırlatıyoruz» diyen Salih; «Ben reçeteyi uygulayanları kapıdan içeri girerken anlıyorum. Çünkü yüzlerinde nur oluyor» diyor.

ORUÇ VE AÇLIK SAĞLIKLI OLMANIN İLK KURALI

«Oruç çok önemli bir ibadet olmasının yanısıra çok da önemli bir yeme düzenidir» diyor Salih. Günümüzde orucu layıkıyla yerine getirenlerin sayısının çok az olduğunu da üzülerek söylüyor. Oruç kürünü de kişiye göre uyguluyor. Anketten sonra vücutta nerede birikinti olduğuna bakılıyor. Mesela, bir çocuk anne sütü almadıysa böbreklerinin kapasitesi düşük oluyor. Daha da ilginci Salih, bir kişi eğer parfüm kullanıyorsa muhakkak tiroit, şeker, kısırlık veya psikolojik problemleri olabileceğini iddia ediyor. Parfüm DNA’nın bozulmasına sebep oluyormuş. Aynı şey şampuanlar için de geçerli. Bu durumu şöyle açıklıyor; «İnsan vücudunda aromalar vardır. Canlılar birbirlerini kokuyla tanır ve bulurlar. Ancak parfümün içindeki aromalar iki yüz kat daha güçlüdür. Beyine kontrolsüz bir biçimde ulaşır ve organları yönetir. Kullanılan hormon hapları ileride tiroit hastalıklarına sebebiyet verir» diyor. Tedavi yöntemlerinden biri de açlık. Uygulanmasındaki amaç ise vücudun bütün bu zararlı etmenlerden temizlenmesi. «Hepimiz tuzağa düşürüldük» diyen Salih, insanların sağlıklı yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmediklerini söylüyor. Bir kişinin açlık kürü yapması halinde bağımlılık yapan yiyeceklerden kurtulabileceğini o maddeden arındıktan sonra kişinin o yiyeceklere yaklaşmak bile istemeyeceğini belirtiyor.

PİYASADAKİ DETERJANLAR HORMONLARI BOZUYOR

Salih’in dediğine göre şu anda bulunduğumuz ortam ve şartlar kanser hastalığından bile daha kötü. Bunun sebebi kimyasal maddelerin fizyolojik zararlarının yanısıra psikolojik olarak da zarar vermesi. Bu ortamın kısırlık yaptığını da dile getiren Aidin Salih, şunları anlatıyor: «Özellikle deterjanların içindeki güçlü aromalar bağımlılık yapıyor. Deterjan hem temas yoluyla hem de giysi ile tene değiyor ve kana karışıyor. Bu maddeler de kadınlarda erkeklik hormonu, erkeklerde ise kadınlık hormonunun artmasına sebep oluyor.» Salih, yaptığı bağımlılık nedeniyle kadınların deterjanlardan kolay kolay vazgeçemediklerini söylüyor.

DOĞAL YİYECEKLERLE BESLENİYORUM

Aidin Salih’in kendisi anlattıklarından farklı yaşamıyor. Mümkün olduğu kadar kimyasallardan uzak duruyor. Deterjan kullanmıyor. Gerekçe olarak da Allah’ın «Size temizleyici olarak su ve toprak verdim» sözünü hatırlatıyor. Elektronik eşyalara karşı da mesafeli yaklaşıyor. Mesela piyasada satılan basit cep telefonlarından kullanıyor. Özelliği azaldıkça zarar oranı da azalıyormuş. Çamaşır makinesi kullanıyor ancak bulaşık makinesi kullanmıyor, televizyonu da yok. Giyimde ise tek renk kumaşları tercih ediyor. Eşarplarının genelde ipek olmasına dikkat ediyor, sebebi de doğal boyaların kullanılması. Salih, bu kadar sakınmasına rağmen kendisini çok fazla koruyamadığını bu nedenle hasta olduğunu söylüyor. Yiyecek konusunda ise her yerden alışveriş yapmıyor. Kendi bahçesinde yetiştiriyor veya üreticinin kendisinden alıyor. Genelde köy pazarlarından alışveriş yapıyor. Doğru ve iyi yemenin insan için farz olduğunu söyleyen Salih ilk etapta sade yaşama alışmanın zor olduğunu ancak sonradan uyum sağlanabileceğini kaydediyor.

GÜNDE İKİ ÖĞÜN YEMEK İNSANA YETER

Peki, Salih’e göre nasıl beslenmek gerekiyor? Söylediğine göre günde iki öğün yemek normal sağlık standartlarındaki bir insan için yeterli. Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği, öğle saatinde ise meyve veya meyve suyu tüketilebileceğine dikkat çekiyor. Bunların dışında kan grubuna göre beslenme sağlanabiliyor. Arka arkaya yemek yemeyi cinayet olarak görüyor ve bir avuç yemeğin insan için yeterli olacağını savunuyor.

(Kaynak: Yeni Şafak Pazar, 13.05.2012) Röportaj: Büşra Sönmezışık