Makale

Kemik Erimesi

Kübra K., Serbest Meslek

Ben 40 yaşın üstünde 3 çocuk annesi, yoğun tempoda çalışan bir hanımım.

İkinci bebeğimden bu yana sık sık tekrarlayan bel ağrıları çekiyordum. Hatta belimde kilitlenmeler oluyor, yürüyemez hale geliyordum. O sırada gittiğim bir ortopedi profesörü hemen hemen bütün eklemlerimin filmini istedi ve “eklem tüberkülozu” teşhisi koydu.

Bir başka profesöre gittim. O, bu teşhisin yanlış olduğunu söyleyerek, “sacro ileyid” teşhisi koydu.

İkinci bebeğim yalnızca 6 ay anne sütü aldı, ne kadar zorladımsa da emziremedim. Şimdi bunun sebebini anlıyorum. Bel ağrılarım için verilen ilaçlar sütümü bozmuştu. Daha sonra boynumda ağrılar başladı. Sonra da neredeyse bütün kemiklerim sırayla ağrır hale geldi.

2 defa böbrek taşı düşürdüm. Böbreklerim sürekli ağrıyordu, bir çok gece veya sabah böbrek ağrısıyla uyanıyordum.

Halsizlik ve yorgunluk, yazın sıcaklarda kâbus gibi gelen baygınlık hissi ayrılmaz parçam olmuştu. Yataktan zoraki kalkıyor, “insan hergün de hasta olmaz ki” diyerek ve adeta sürüklenerek günlük hayatımı sürdürüyordum. Sık sık depresif bir ruh hali yaşıyor, bir müslümanın böyle hissetmesini kendime yakıştıramıyordum.

Midem, çocukluğumdan beri rahatsızdı. Zaman zaman midemde ağrı, yanma, kazınma ve ekşime oluyordu.

Çok şükür ilaç kullanmayı sevmedim, her zaman uzak durdum. Ancak kendimi mecbur hissettiğim zamanlarda, sonradan pişman olurum korkusuyla kullandım. Tabi bir de doğumlardan sonra.

4 yıl önce rahimden 7 cm çapında bir miyom alındı.

Bu arada baş ağrılarım, başımda yanma ve uyuşma başlamıştı. Çalışırken bir süre sonra çalışamaz oluyor, başımı tutamaz hale geliyordum. Bir süre yatıp istirahat etmeden kendime gelemiyordum.

Özellikle sabahları olmak üzere vücudumu sarsan kalp çarpıntılarım vardı. Çok sık grip olur, daha sonra uzun süreli öksürüğe yakalanırdım. Boğazımdaki faranjit yüzünden bir sayfa yazıyı sesli okuyamazdım.

3 yıl önce yine bel ağrısı için doktora gittiğimde, trombosit sayısının çok yüksek olduğu görüldü. Kemik iliği alındı ve “sebebi bilinmeyen trombosit yüksekliği” teşhisi kondu. Bu hastalığın çift taraflı tehlikesi olduğu söylendi: Hem çok fazla üretildiği için trombositlerin kalitesi düşüyor ve vazifesini yapamıyor, hem de kanda çok yoğun oldukları için pıhtı atma riski taşıyordu.

Trombosit sayısını düşürmek amacıyla “hydrea” isimli bir ilaç verildi. Bu ilacın dozu ayarlanmaya çalışılırken diğer kan değerlerim düşmeye başladı ve bu beni daha çok rahatsız etti. Bir başka ünlü hematoloji profesörü, yurtdışından, yalnız trombosit sayısını düşüreceğini söylediği çok pahalı bir ilaç (Tromboreductin, bir kutusu 600 Euro) getirtmemizi tavsiye etti. 3 ay kadar onu da kullandım fakat ne şikayetlerim sona erdi, ne de trombosit sayısında düşüş oldu. “Allahım, ben senden gelene razıyım.” diyerek ilaçları bıraktım.

Aradan kısa bir süre geçince bir arkadaşım kimyasal ilaç kullandırmadan tedavi eden bir doktordan bahsetti. Hemen onunla görüşmek istedim. Aidin Hanım’ın Kuran ve sünnete dayalı tedavisini ve sağlıklı olmak konusunda anlattıklarını saplantılardan kurtularak dinlediğinizde ne kadar mantıklı bilgiler aktardığını görüyordunuz. Ancak aç kalmadan, bunları anlamak çok zor.

Açlık yapmadan önce 3 haftalık hazırlık süreciyle beraber karaciğer temizlemesi yaptım. Bu 3 haftada kendimi çok hafiflemiş hissettim, ayrıca 4-5 kilo verdim.

3 günlük açlıkları yaparken gördüm ki 3 gün aç kalmakla insan hiç de halsiz kalmıyor; üstelik açlık da hissetmiyor.

İlk 3 günlük açlıkta 2. gün akşamdan başlayarak sırtımda ve belimden aşağı bütün kemiklerimde dayanılmaz ağrılar oldu. Ağrılara sabrettim çünkü bunların olacağını, o bölgelerde vücudun kendi kendini tedavi ettiğini biliyordum. 3. gün kendimi ameliyattan yeni çıkmış gibi hissediyordum. Gözlerim dumanlı görüyor, hafif bir uyuşma hali yaşıyordum. 4. gün sabah meyve suyu içmeye başlayınca bunlar sona erdi.

Daha sonraki açlıklarda fazla ağrım olmadı. Zaman zaman ateşim yükseldi, çarpıntılarım oldu. Bu tedaviden önce ne kadar hasta olsam ateşimin yükselmediğini hatırlıyorum.

Açlıklarla birlikte tarama hacamatları yaptırdım. Özellikle kafa hacamatından sonra çok rahatladım, sanki dünyanın rengi açıldı, üzerinde sis vardı da dağıldı.

Şu anda verilen tedaviyi bitirmiş olarak yukarıda anlattığım şikayetlerin hiçbirini yaşamıyorum, çok şükür. Hiç bir özel gayret sarfetmeden 12-13 kilo verdim. Bu kadar kısa zamanda, bütün şikayetlerin biteceğini önceden söyleselerdi inanmazdım. Vücudumun genel duruşu bile değişti.

Hem bedenen hem ruhen kendimi çok güçlü, adeta 20-25 yaş gençleşmiş hissediyorum. Aslında 20 yaşımda bile bu kadar sağlıklı ve güçlü değildim.

Bu arada, bir gün apartmanda merdivenlerden düştüm. Bel-kuyruk sokumu arasında çok şiddetli ağrım vardı. Çevremdekiler hemen doktora götürmeyi, MR çektirmeyi teklif ettiler fakat kabul etmedim. Hiç bir ilaç kullanmadım, bitkilerle hazırlanmış zeytinyağıyla masaj yaptım ve 10-15 gün içinde ağrılarım geçti. Bu düşme ile, daha önce de bildiğim “Hastalıklara sabrederseniz etinizin yerine daha hayırlı et, kanınızın yerine daha hayırlı kan veririz” mealindeki Kudsi Hadis’in gerçek manasını anladım: Şu anda, sık sık ağrısından şikayetçi olduğum bel bölgesi ağrılarını tamamen unutmuş durumdayım.

Dr. Aidin Hanım’ın verdiği tedaviyi duyunca “bunları nasıl yapacağım” diye düşünmüştüm. Ama uygularken gördüm ki zamana yayılmış olarak yapılan işlemler hiç de zor değilmiş. Ayrıca her safhasında hemen faydalarını görmeye başladım, şikayetlerimin bir bir beni terkettiğini hissettim.

İnsanlar tedaviden önce ve sonra nasıl hissettiğimi bilebilselerdi, zor görünen fakat modern tıbbın tedavisine göre çok daha kolay olan ve kesin sonuç veren bu tedavinin on katını seve seve yapmak isterlerdi.